“AKDENİZ’İN SESİ”Nİ TÜRKİYE’YE ONLAR DUYURUYOR
|TRT Antalya Radyosunca hazırlanan ve haftanın her günü 10:00-13:00 saatleri arasında dinleyicileriyle buluşan “Akdeniz’in Sesi” programını FullAntalya takipçilerine daha yakından tanıtmak istedik.
Antalya’nın ve Batı Akdeniz’in sesini Türkiye’ye ve Dünyaya duyuran, FullAntalya olarak bizim de Antalya’yı konuşmak üzere sık sık konuk olduğumuz “Akdeniz’in Sesi” program yapımcılarından Betül Altuntaş, Hayrettin Deniz ve Tayfun Yönlü ile bölgenin sesi olan programı ve radyoculuk hikayelerini konuştuk.
TRT Lara Kampı’nın sessizliğinde, keyifle yaptığımız, içinde bolca Antalya geçen röportajımızla sizleri baş başa bırakıyorum.
Seher Özen Karadeniz
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Betül Altuntaş: TRT ile tanışma hikayem çok farklı. Babamın görevinden dolayı her yıl TRT Kampında kalıyorduk. Sıkıldım ve kampta çocuklara yapılan animasyon ve eğlence gecelerini sunmaya başladım. Üniversite sınavına girdiğim yıl, ilk sınavın ardından TRT’den teklif geldi. Üniversite sınavının ikincisine girmeden akitli olarak TRT’de çalışmaya başladım. Üniversiteyi çalışırken dışardan bitirdim. 25 yıldır TRT’de çalışıyorum. İlk olarak Antalya’da, TRT Turizm Radyosu’nda çalışmaya başladım. Yıllar içinde TRT Ankara Dış Yayınlar, TRT1 televizyonu Kanal Koordinatörlüğü, ardından tekrar yuvaya döndüm TRT Antalya Radyosu.
Hayrettin Deniz: 1982 Burdur doğumluyum. Memur çocuğu olunca babamın işi dolayısıyla pek çok kentte yaşama şansım oldu. Bu, hayatımın ve karakterimin şekillenmesinde çok etkili oldu. Eğitim hayatımı Muğla, Niğde, Kars ve Kütahya’da tamamladım. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü kazandım. Konya’da gazetecilik eğitimimi sürdürürken bir yandan da yerel gazetelerde çalıştım. Mezuniyetten sonra ise ailemin yaşadığı kent olan Antalya’ya döndüm. Antalya zaten çok sevdiğim bir kentti. Doğan Haber Ajansı’na başvurdum. Ajansın o zamanki istihbarat şefi Salih Uçar’dı. “Bir fotoğraf makinesi al gel. Seni deneyelim” dedi. Antalya’daki çalışma hayatım böylelikle başlamış oldu. Ajansta farklı servislerde görev yaptım. Ağırlıklı olarak magazin muhabirliği yaptım. Milliyet Akdeniz ekine kültür-sanat köşesi hazırladım. Uzun yıllar ajansta çalıştıktan sonra Falezler Reklam Ajansı bünyesinde çıkan Female Dergisine transfer oldum. Oradaki çalışma sürem içerisinde halen yayın hayatına devam eden XL Magazini çıkardık. Antalya’nın önemli magazin gazetecilerinden Tanju Altınay’la Hit Magazin adlı bir internet sitesi de açtım. Evlilik sonrası magazin haberciliğini bıraktım. Farklı arayışlara girdim. KPS sınavına girmeyi tercih ettim. Aldığım puanla TRT’nin sınavlarına girmeye hak kazandım. 2011 yılında TRT’nin açtığı sınavlara girdim. Kazandım. İlk görev yerim İstanbul’du. Resim seçici olarak görev yaptım. Bir yandan da gönlümde hep TRT Antalya Radyosu’nda çalışmak vardı. Çünkü uzun yıllar Antalya yerel basınının her alanında çalışmış olmamdan dolayı Antalya’da daha verimli olacağımı düşünüyordum. Bu düşüncelerimi yöneticilerimle de paylaştım. Ve beş yıl sonra 2016 yılında TRT Antalya Radyosu’nda program yapımcısı olarak göreve başladım. Böylelikle TRT ile birlikte medyanın tüm alanlarında çalışmış oldum.
Tayfun Yönlü: 1976 İzmir doğumluyum. Babamın mesleğinden dolayı Türkiye’nin doğusundan batısına pek çok kentinde yaşadım. Bunun dezavantajlarıyla beraber avantajlarını da hayatımın pek çok aşamasında gördüm. Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden 1999 yılında mezun oldum. Aynı fakültede 2004 yılında Gıda Ekonomisi ve İşletmeciliği Yüksek Lisans programını bitirdim. Radyoculuk mesleğine 1993 yılında 17 yaşındayken başladım. Demek ki 27 yıldır mikrofona konuşuyorum.
Radyoculuğa Ankara’da üniversitede inşaat eğitimi aldığım dönemde başladım. Bir taraftan lisans eğitimi alırken bir taraftan da masraflarımı karşılamak için radyoculuk yapıyordum. Zaman geçtikçe radyoculuktan keyif almaya başladım. İnşaat eğitimimin staj aşamasında şantiye ortamını tecrübe ettim. Ve sonrasında “şantiyede hayatımı geçirmek istemiyorum” deyip okulu bıraktım. Tekrar sınava girdim. Antalya’ya bu vesileyle geldim. Üniversite eğitimim sırasında buradaki özel radyolarda aralıksız çalıştım. Yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra turizme dayalı farklı özel şirketlerde 3-4 yıl kadar çalıştım. Ardından 2008 yılının başında TRT’nin açtığı sınava girdim. Kazandım. O günden beri de TRT Antalya Radyosu’nda görev yamaya devam ediyorum.
“TRT Antalya Radyosu’nun 60 yıldır kesintisiz yayın yapıyor olması çok önemli.”
- Ne zamandan beri Akdeniz’in Sesi programında yapımcı olarak görev yapıyorsunuz.
Betül Altuntaş: TRT Antalya Radyosunda yeniden çalışmaya başlayalı altı yıl oldu. İlk geldiğimde Akdeniz’in Sesi programında teknik ekipte çalışmaya başladım. Son bir yıldır da yapımcı olarak görev yapıyorum.
Hayrettin Deniz: TRT Antalya Radyosu’nda çalışmaya başladığım günden beri, yani 2016 yılından beri Akdeniz’in Sesi programının yapımcılarından biriyim.
Tayfun Yönlü: “Akdeniz’in Sesi” programında önce sunucu olarak görev aldım. İlk iki yıl sadece sunucu olarak çalıştım. Sonrasında yapım tarafına geçtim. Bu süreçte de belli dönemler programı sunmaya da devam ettim. Akdeniz’in Sesi programında çalışmaya başladığımda program sabah 6:00’dan akşam 18:00’e kadar iki kuşak halinde kesintisiz devam ediyordu. Öğleden önce 10:00-12.00 arasında “Akdeniz’in Sesi”, öğlen 12.00-18:00 arasında da “Gün Dönümü” olmak üzere altı saatlik iki kuşak halinde yayın yapıyordu. İçeriği çok doluydu. Sonrasında TRT’nin yayın politikası ışığında bölgesel olan bu program, sabah 10:00-13:00 saatleri arasına alındı ve üç saatlik bir program olarak devam ediyor.
Ancak içeriğine baktığınızda altı saatlik programın daha azını değil, belki de daha fazlasını üç saat içinde dinleyicilerimize aktarıyoruz. Biraz daha az müzik çalıyoruz. Öte yandan bölge insanın amaçlarını, sorunlarını Batı Akdeniz’e duyurmak anlamında onlara daha fazla ses verdiğimizi düşünüyorum.
Akdeniz’in Sesi programı için her yıl bütün yapımcılar ve yöneticiler bir araya geliriz. Bir önceki yıl içinde yaptıklarımızdan ne verimli oldu ne olmadı, neye devam etmeli neye etmemeli bunlara karar veririz. Bunlara uygun olarak birtakım adımlar atarız. Bunlar çok büyük adımlar olmaz, ufak tefek değişikliklerle genel olarak içeriği sabit tutuyoruz. “Güncel” adlı bir köşemiz var, başlık bu olunca güncel olan her şeyi kapsıyor. Bu bölgeyle ilgili gündemde olan her konuyu radyoya taşıdığımız için günceli kaçırdık mı kaygımız olmuyor. Böyle bakınca çok fazla sayıda konumuz ve konuğumuz var diyebiliriz. Bölge radyosu olduğumuzdan Isparta ve Burdur’un gündemlerini de paylaşıyoruz. Oralarda da muhabirlerimiz var. Onlardan aldığımız güncel gelişmelere göre zaman zaman canlı yayın araçlarımızla gelişmelerin olduğu noktaya gidip canlı yayınlar yaparak, Burdur ve Isparta’nın da nabzını tutmaya çalışıyoruz. He iki kentte nispeten Antalya’dan daha küçük oldukları için çok fazla sıcak gündem olmuyor. O nedenle yayınlarımızda daha çok Antalya ön plana çıkıyor.
Türkiye ve Dünya için böylesine önemli olan, turizm ve tarım sektörünün çok yoğun faaliyet gösterdiği böyle bir kentte TRT Antalya Radyosu’nun 60 yıldır kesintisiz yayın yapıyor olması çok önemli. Antalya’da iyi ki TRT Antalya Radyosu var.
“TRT Antalya Radyosu bölgesel bir radyo ama aynı zamanda bir Dünya radyosuyuz.”
- Kentli en çok hangi konulara ilgi gösteriyor? Akdeniz’in Sesi programında Antalya başta olmak üzere Batı Akdeniz kentlerinin daha çok hangi konularını ön plana çıkarmaya çalışıyorsunuz?
Betül Altuntaş: Akdeniz’in Sesi programının “Bölgemizde Turizm” köşesini hazırlıyorum. Bölgemizdeki turizm etkinliklerini, belediyelerimizin yaptığı etkinlikleri programda ön plana çıkarmaya çalışıyorum.
Yıllar içinde belediyelerin yaptığı sosyal çalışmaları nasıl değerlendirirsiniz?
Belediyelerimiz gün geçtikçe hem vatandaşlara yönelik hem de çevreye yönelik çok değerli sosyal projeler yapıyorlar.
Yıllar içinde program kendini ispat etmiş olduğu için dinleyicilerimizden programa konuk alınmaları konusunda çok yoğun talep alıyoruz. Projelerini program aracılığıyla dinleyicilerle paylaşmak istiyorlar.
- Digitalleşmeye rağmen radyoya ilgi sürüyor diyebilir miyiz?
Televizyonda da çalışmış biri olarak radyoculuğun bambaşka bir keyif olduğunu söylemeliyim. Televizyonda görüntünüz vardır. Ama radyoda sadece sesinizi duyarlar ve sizi kendilerince bir hayal kurarlar. Ve görmek isterler. “Bu ses kime ait” diyerek Ankara’da da Antalya’da da çok ziyaretçim olmuştur. Bazen şok olurlar. “Bu ses size mi ait” derler.
Hayrettin Deniz: Bu konuyla ilgili yapılmış herhangi bir araştırma yok; ancak daha çok kırsalda dinlendiğimizi düşünüyorum. TRT’nin verici ağı çok geniş olduğu için yollarda çok dinleniyoruz.
Akdeniz’in Sesi programı haftanın her günü yayınlanıyor. Programın her gün yayınlanan “Güncel” köşesi var. Bu köşede her günün yapımcısının bir alanı var. Başka bir yapımcı arkadaşımla birlikte “Spor Zamanı” köşesini hazırlıyorum. Bölgemizin sporla ilgili öne çıkan faaliyetleri dinleyicilerimize aktarmaya çalışıyoruz. Yaklaşık üç saatlik bir program olunca, bölgenin farklı yönlerini ele alıyoruz. Aynı gün içinde örneğin Isparta ile ilgili olarak “Anılarda Isparta” isimli bir köşe daha hazırlıyoruz. Bu köşeyi de Ispartalı araştırmacı-yazar İlhan Şimşek’le birlikte yapıyoruz.
Tayfun Yönlü: Kamu yayıncılığında dinleyicinin ya da seyircinin isteklerinden çok, devlet politikasıyla da ilgili olarak, sizin ne vermek istediğiniz daha çok önem kazanıyor. Özel radyo ve televizyonlar zaten halkın her istediği şeyi ona veriyor. TRT bunu yaparsa onlardan bir farkı kalmaz ve ağırlıklı müzik yayını yapan bir radyoya dönüşür. Biz aynı zamanda kentin yaşamı, kültürü, ekonomisiyle ilgili pek çok gelişmeyi yayınımıza taşımak istediğimiz için, dinleyicilerin ne istediğinden çok, bizim onlara ne vermek istediğimiz ön plana çıkıyor. Dinleyici kitlemiz de ona yönelik bir kitle zaten. Öte yandan TRT1 formatı üzerine yayın yaptığımız için, yayınlarımızda yüzde 50 söz, yüzde 50 müzik ağırlıklı gidiyoruz. Müzik daha çok konuklarımızı almadan önce yayın arasını doldurmak için kullandığımız bir enstrüman. Programda, Türk Pop, Türk Halk ve Türk Sanat Müziğinin çok iyi örneklerini paylaşıyoruz. Bu anlamda özel radyolardan çok ciddi bir farkımız var. Bunun da korunması gerektiğini düşünüyorum.
Bölgesel bir radyo olarak gözüksek de gelişen teknoloji sayesinde Türkiye’nin her yerinden dinleniyoruz. Kimi zaman bir yarışma yapıyoruz İstanbul’dan bile katılanlar oluyor. Zaman zaman radyomuzu ziyarete gelen üniversite ve ilköğretim öğrencilerine de sık sık belirttiğim gibi, yayıncılığın geleceği artık internette. Bundan 10-20 yıl sonra yayıncılık yapacaksanız internet ağını kullanmak zorundasınız. Kuzey Avrupa ülkelerinde FM bandını kaldırdılar. Onun yerine arabalara küçük birer alıcı takıyorlar yayınları Wİ-Fİ üzerinden alsınlar diye. Dünya yavaş yavaş buraya doğru gidiyor. İnternet aracılığıyla binlerce radyoya ulaşılıyor. TRT Antalya Radyosu bölgesel bir radyo ama aynı zamanda bir Dünya radyosuyuz. Kaldı ki biz sadece bölgesel yayın yapmıyoruz. TRT’nin bütün istasyonlarına içerik ürettik/üretiyoruz. “Gecenin İçinden”, “Günaydın Türkiye”, “Geceden Sabaha” gibi.
“Yere düştüm. Ama yine de “Ankara’ya bağlanıyoruz” anonsunu yaptım.”
- Yayın esnasından unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Betül Altuntaş: TRT Turizm Radyosu’ndayken haber saatinde tam Ankara’ya bağlanacağız, saniyeler var artık. Hızla yayın odasına koştum. Sandalyeye oturmamla birlikte, ayakları tekerlekli olan sandalyenin altımdan kayması bir oldu. Yere düştüm. Ama yine de “Ankara’ya bağlanıyoruz” anonsunu yaptım.
Hayrettin Deniz: Canlı yayın anında her zaman çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor; ancak yayın tecrübesi ve soğukkanlılıkla anında gideriliyor. TRT olarak çok planlı çalıştığımız için çok büyük sürprizlerle karşılaşmıyoruz. Öte yandan bütün bunlara rağmen bazen bir telefon bağlantısının yayından düşmesi gibi bir aksaklıkla karşılaşabiliyoruz.
Tayfun Yönlü: TRT Antalya Radyosuna ilk başladığım ve sadece spikerlik hizmeti verdiğim dönemde, yapımcılarımızdan biri Akdeniz Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübünden iki genç arkadaşı programa davet etmişti. Akış hazırlanmış, soracağım sorular belli, çocuklar da hazırlar. Ancak TRT mikrofonları ve TRT logosu gelen konukların biraz gerilmesine yol açıyor sanırım. Stüdyonun dışında bülbül gibi şakıyan çocuklar stüdyoya girdiler, soruyu soruyorum birbirlerine bakıyorlar. Heyecanlılar. Cevap veremiyorlar. Sorduğum soruyu cevaplamaya çalışıyorum, “böylemi” diye soruyorum “evet” diyorlar. Bütün program süresince iki öğrenci Fotoğrafçılık Kulübünü benim anlatımımla, soruları “evet-hayır” şeklinde cevaplayarak anlattılar. Üç dakika sonra röportajı kestim, teşekkür ederek arkadaşları uğurladım.
Bir de özel radyodan bir anımı anlatayım: Yaptığım programa girmeden önce haber bültenini okudum. Haber bülteninden sonra da hava durumunu okuyacağım ve program sinyaliyle beraber kendi yaptığım özel programa geçeceğim. Haberleri okudum, hava durumu sinyalini girdim. O dönemlerde yayında kaset kullanıyoruz. Kaset dönmeye başladı. Tam hava durumunu okuyacağım, camın diğer tarafından şakacı arkadaşlardan biri aniden sesli bir şekilde cama poster yapıştırdı. Bir anda sinirlerim bozuldu. Kahkaha atmaya başladım. Hava durumu sinyali akmaya devam ediyor. Kendimi sandalyeden yere attım. Gülmeye devam ediyorum. Hiçbir şey sunacak halim yok. Dışardan başka bir arkadaşımı çağırdım.
“Misafirlerimi, Antalya’nın yanıksı dondurmasını yedirmeden, göndermem.”
- Uzun yıllardır kentle ve bölgeyle ilgili programlar yapıyorsunuz. Kentin ve bölgenin sorunlarına, mekanlarına hakim olan biri olarak siz bu kentte nasıl yaşayıp, neler yaparsınız? Ziyaretçilerinizle kentin hangi mekanlarını gezmeyi tercih edersiniz?
Betül Altuntaş: Antalya’yı çok seviyorum. Antalya çok güzel, yaşanası bir şehir. Her yerde bir etkinlik var. Konserler, tiyatrolar, gösteriler. Örnekköyü çok seviyorum. Bence Antalya’nın en güzel koyu Örnekköy’de. Orası bana ayrı bir huzur veriyor. Tatil Köyü havasında, fırsat buldukça da o tarafa kaçıyorum. Ayrıca Çıralı, Olimpos taraflarını da çok seviyorum. Muratpaşa Belediyesi’nin falezlerin üzerine yeni açtığı mekanlardan olan Deniz Yıldızı Cafe’ye gidiyorum.
Misafirlerimi mutlaka götürdüğüm yerler; Düden Şelalesi’nin bitiş noktası, Aspendos Antik Kenti, Çıralı.
Hayrettin Deniz: Antalya turizmle öne çıksa da özellikle son yıllarda kültürel, sanatsal ve sosyal anlamda isteyen herkesin aradığını bulabileceği birçok etkinliğe ev sahipliği yapan bir kent haline geldi. “Terzi kendi söküğünü dikemez” derler ya; dinleyicilerimizi kent ve bölgeyle ilgili birçok konudan haberdar etsek de, çoğu zaman bütün bunları tecrübe edecek vakit bulamıyoruz. Diğer yandan yaptığımız haberlerle kente katkı koyuyor olmamız bile bazen tek başına yeterli oluyor.
Yaz aylarında şehir dışında vakit geçirmek istediğimizde Phaselis, Çıralı, Adrasan taraflarına gidiyoruz. Yeme-içme konusunda Antalya’nın eski mekanlarından Ali Baba Çorbacısını tercih ediyoruz. Misafirlerimi, Antalya’nın yanıksı dondurmasını yedirmeden göndermem. Bunun için keçi sütünden dondurma yapan Kardo’ya gidiyoruz.
Antalya’da yaşayan herkesin buluşma noktaları bizim de ortak buluşma yerlerimiz. Konyaaltı Sahil Yaşam Parkı; çocuklarla çok keyifli zaman geçirebiliyoruz. Kepez üstündeki mesire alanları, Dokuma Park, Zıp Zıp Park, Akvaryum, Zeyinpark, Antalya Kültür Sanat vb. gibi birçok cazibe alanı var. Lunaparka yeni kazandırılan “Antalya’nın Gözü” var.
- Seveni de oldu, sevmeyeni de
Her ne kadar kentin silüetini bozduğu iddia edilse de ben kente katma değer sağladığını düşünüyorum.
- Siz bindiniz mi?
Hayır, ama kente kazandıran yatırımcıyı programa konuk ettik. Çünkü üzerine çok konuşuldu. Biz de programda detaylı bilgileri aldık. Dinleyicilerimize ilettik.
Tayfun Yönlü: Radyoculuk eğlenceli olduğu kadar, son derece yoğun da bir meslek. Radyo program yapımcıları genel kültürleri geniş olan insanlardır; çünkü sınırsız sayıdaki konuda, sınırsız sayıda uzman gelip bu koltuklara oturuyor. Dolayısıyla olan biten her şey konusunda az da olsa bilgimiz oluyor. İnsanın kişisel gelişimi için bu sonsuz bir nimet, ama radyo programcısının radyo binasından çıkıp sağa sola dokunma fırsatı pek de olmuyor/olamıyor. Canlı yayınlar ve dış röportajlar için gittiğimiz mekanlar hariç. Zaman zaman konuğun gelemediği durumlarda kayıt için çıkıyoruz.
Röportajın başında da belirttiğim gibi pek çok şehirde yaşadım. Ve diyebilirim ki Antalya benim aşık olduğum şehir. Böyle hissetmemdeki en büyük etkenlerden biri Karaalioğlu Parkın’daki miradorlardır –seyir terasları-. Miradorlara gidip denizi seyretmeyi seviyorum. Karşınızda Bey Dağları, sağ tarafınıza Konyaaltı Plajı. Hele bir de güneş Bey Dağlarının arkasından batıyorsa; o manzarayı hiçbir şey yapmadan öylece seyretmek isterim. Kimi zaman da paktaki çay bahçelerinden birine oturup semaverle gelen çayımı yudumlayarak güneşin batışını öylece izlerim.
Kaleiçi, her girdiğimde başka bir güzelliğini keşfettiğim, başka türlü bir zevk aldığım çok özel bir mekan. Aynı şekilde Masa Dağına çıkan varyanttan Antalya manzarasını seyretmeye de bayılırım. Yine orada da çay içmeyi severdim. Son 10 yıldır oradan kente bakmayı çok içim almıyor; çünkü oradan Antalya’ya baktığınızda gri bir beton yığını görüyorsunuz. Antalya’nın o doğal güzelliğini el ele verdik ve hep beraber yok ettik. Kentin üstüne çok fazla beton döktük.
Şehir dışından misafirlerim geldiğinde mutlaka Konyaaltı Plajına gideriz. Lara Plajından daha çok seviyorum. Düzlerçamı ve Güver Uçurumu tarafına bayılıyorum. Uçurumun kenarına gidip oradan bir taş atmak inanılmaz keyif veriyor. Ayrıca buralarda piknik yapmayı seviyoruz. Kemer yolunu çok severim. O yolda araba kullanmaya bayılırım. Yol üstündeki mekanlarda mola vermek ayrı bir keyif. Yine yol üstündeki koy ve plajlara da uğramayı ihmal etmeyiz.
Antalya’nın köfte-piyazını Eski Sanayi’nin içindeki Doyum Kebap’ta yerim. Misafirlerimi de mutlaka götürürüm. Börekçi Tevfik Amcaya giderim. Lezzet olarak olağanüstüdür. Yeni Sanayi’deki Akdeniz Börekçisi de iyidir. Soğuksu semtindeki Kardo’da (Kardeşler Dondurma) dondurma yerim. Takipçilerinize Kardo’ya gidip tahinli dondurma yemelerini tavsiye ederim.