Himalayalar Nereden Başlar? Beydağları’ndan…
|‘’….Asya’nın ortasında yükselen Himalayalar, batıya doğru hep dağlar serisiyle ilerler… Beydağları’nda denize iner… Yolculuğu tersinden yaptığınızda Beydağları’ndan çıkıp zirve zirve Himalayalar’a kadar gidebilirsiniz….’’
Bu sözler Türk basınının usta kalemlerinden Mustafa Balbay’a ait.
Genel seçimlerde milletvekili seçilen ancak halen Ergenekon davası sanığı olarak Silivri Cezaevi’nde yatan Balbay, Cumhuriyet Gazetesi’nin 10 Eylül 2008 tarihli 4 Mevsim Gezi ekinde Antalya Beydağları ile ilgili şunları kaleme almış.
‘’Antalya deyince hep; deniz, kum, güneş, tarih dörtgeninde dolaşacak değiliz ya, bugün de Beydağları diyelim…
Önce bir soru: Himalayalar nereden başlar?
Beydağları’ndan…
Asya’nın ortasında yükselen Himalayalar, batıya doğru hep dağlar serisiyle ilerler… Beydağları’nda denize iner… Yolculuğu tersinden yaptığınızda Beydağları’ndan çıkıp zirve zirve Himalayalar’a kadar gidebilirsiniz.
Yolu o kadar uzatmayacağız; biz Antalya çevresinde kalalım… Antalya’da “Belek’ten gündüzler ve geceler çalalım” dediğinizde, size az öteden Beydağları eşlik edecektir. Sanki
Gökyüzünü ayakta tutan en güçlü duvarmış gibi durur karşınızda. Hava durumuna göre görüntüde değişir. Bulutluysa, yeryüzü ile bulutlar arasında gizemli bir görüntü verir dağ etekleri… Zirveyi zaten göremezsiniz.
Beydağları tablosu gün batımına doğru dakika dakika değişmeye başlar. Güneşin dağ burçlarına değmesiyle birlikte sıcak yaz ikindisi yüzünüze vurur. Güneşin dağın ardına geçmesi kaybolması anlamına gelmez. Hani bir kumaşın arkasından tavana ışık tutarsınız da; tavandan yere yere yansıyan ışık ton ton renk değiştirerek size gelir ya… İşte öyle bir gün ışıltısı selamlar sizi…
Gün batımını nerede yaşadığınızda önemlidir. Beldibi’ndeyseniz; güneş erken gider ama, sabah doğduğu taraftan değişik profiller verir. Bir ağustos günü güneşin saat 18.00’de dağın ardına çekilmesi, denizin ötesinden el sallaması tatil keyfinin değişik bir tadı olur. Antalya’nın içinden gün batımını yaşıyorsanız; güneş Beydağları’na maya çalıyormuş gibidir, ışıklar yarların arasına girer çıkar. Beydağları’nın en yüksek tepesine güzel bir isim vermişler.
Kızlarsivrisi… Kim bilir hangi yaşanmış öykülerin etkisinde bu adı verdiler! Yüksekliği de 3 bin 070 metre… Beydağları’nın bitki dokusu uzaktan fazla renk vermez ama, içi kumaş dükkanı gibidir. Yeşilin her tonunu bulursunuz… Bin metreye kadar maki, kızılçam… Sonra gelsin sedirler, ardıçlar… Ardıç ağaçlarının yılları yemiş yutmuş dallarının uçlara gidişini izlerken bir kuşun usul usul salınışı dağıtır dikkatinizi…
Bin 500 metreden sonra; dağ ovaları… Yani yaylalar….
Beydağları Antalya’nın dev bir tablosudur…
İster taa uzaklardan izleyin, ister Kaleiçi’nde karşısına geçin, ister dibine kadar gelip çökün… İsterseniz de içine girin!’’
Yazarın dediği gibi; Beydağları Antalya’nın dev bir tablosudur…
Bakmakla görmek arasındaki fark. Yazar ne güzel anlatmış Beydağları’nı. Biz bozmak için ne çok çabalamaşız. Maden arıyoruz diye delik deşik ediyoruz güzelim dağlarımızı, ormanlarımızı.