Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun Yeni Sezon Oyunu: “Taşlara Çarpa Çarpa” Yarın İzleyicisiyle Buluşuyor!
|Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun; ‘Taşlara Çarpa Çarpa” isimli yeni oyunu 25 Kasım, Cumartesi günü (yarın) saat 20:00’de Laura Alışveriş merkezinin alt katındaki Panda Sahne’de, Antalyalı sanatseverler ile ilk kez buluşacak.
Ruteba Doğan; “Bir üçleme yazmak amacıyla yola çıkmadım. Tamamen tesadüf.”
Serhat Kural; “İlk kez iki dansçının hikayesini anlatan bir metinle karşılaştım. Bu projeye katılmama sebep olan metnin kendisiydi.”
Seher Özen Karadeniz
Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun; “Taşlara Çarpa Çarpa” isimli yeni oyunu 25 Kasım, Cumartesi günü (yarın) saat 20:00’de Laura Alışveriş merkezinin alt katındaki Panda Sahne’de, Antalyalı sanatseverler ile ilk kez buluşacak.
Yersiz Yurtsuz Tiyatronun kurucusu, Genel Sanat Yönetmeni Ruteba Doğan’ın yazıp-yönettiği, iki dansçının hikayesinin etrafında; yaşamı taşlara çarpa çarpa sürdüren, sürdürme mücadelesi veren üç insanın, ‘kalan ve giden akıllarıyla’, akıllarına sahip olmanın, birbirlerine sahip çıkmanın peşine düşmelerinin hikayesi anlatılıyor.
Çok yoğun bir hazırlık dönemi geçiren ekiple Ekim ayındaki provalar sırasında bir araya geldik. Oyunun hazırlık sürecini konuştuk. Ekim ayında buluşmamızın bir nedeni de oyunun koreografisini üstlenen Performans sanatçısı, koreograf Serhat Kural’la da oyun ve kendi çalışmaları üzerine konuşabilmekti.
Doğan’la, oyunun yazım ve hazırlık aşamasını, Dünyanın önemli festival ve organizasyonlarında sahne alan performans sanatçısı Serhat Kural’la yollarının nasıl kesiştiğini konuştuk. Kural’a da; Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun teklifine nasıl ‘evet’ dediğini, ekiple gerçekleştirdikleri prova süreçlerini sorduk.
Ruteba Doğan: “Taşlara Çarpa Çarpa’da; sistemin zorunlu bıraktığı ‘çarpmak’ zorunda kaldığımız, bize ‘çarpan’ taşlar, -taş aynı zamanda aldığımız kararlar – aldığımız kararlar nedeniyle bize çarpan taşlar da var.
- Önceki iki oyununuz; “Bir Taşın Başında” ve “Taşların Arasında” oyunlarınızı düşününce üçlemenin son oyunu diyebilir miyiz?
RUTEBA DOĞAN: Gerçekten bilmiyorum. Şu an için evet son ama birkaç sene sonra, üç yıl sonra taşla ilgili bir hikaye gelirse son da diyemem ama şu an için son.
- Devamında şunu sormak isterim. “Bir Taşın Başında” oyununuzu yazmaya başladığınızda üçleme fikri var mıydı?
RUTEBA DOĞAN: Hiç, hiç yoktu. Değil üçleme, ikinci bir taş hikayesinin geleceğini dahi düşünmüyordum, ikinciyi yazarken üçüncüyü de düşünmüyordum. Yani bir üçleme yazmak amacıyla yola çıkmadım. Tamamen tesadüf.
- “Bir Taşın Başında” ve “Taşların Arasında” oyunlarınızda sistemle meselesi olan karakterler vardı. Ancak aynı zamanda sorumlu olmak ya da olmakla ilgili sorunları da olan bireylerdi. “Taşlara Çarpa Çarpa” oyununuzun temel meselesi üzerine ne söyleyebilirsiniz?
RUTEBA DOĞAN: Son oyunumuz ‘Taşlara Çarpa Çarpa’da da aynı meseleler var. Yani hem sistemin zorunlu bıraktığı ‘çarpmak’ zorunda kaldığımız, bize ‘çarpan’ taşlar, -taş aynı zamanda aldığımız kararlar- aldığımız kararlar nedeniyle bize çarpan taşlar da var. Yani hem bireysel hem de sistem tarafından gelen bir ‘taş çarpması’ sorunsalı söz konusu. İzleyen bir seyirci, kadersel bir okumaya da gidebilir mi diye düşünebilir. Çünkü; o taş üstünde duran sistem, devlet, iktidar, patron da olabilir. Çarpan taşlar bütün erkleri temsil ederken bir diğer taraftan varoluşsal olarak kişinin kendisi ya da kontrol edemediği hayatın tüm o bileşenleri de olabilir.
“Bir gün Serhat’ın Duvar gazetesinde bir röportajını okudum ve çok etkilendim. Sonrasında Serhat’ın sosyal medyadaki paylaşımlarını izledim. Hem çalışmaları hem de bir dansçı olarak Türkiye’de yaşadıkları beni çok etkiledi. Sonrasında Abdullah’la “acaba iletişime geçip, oyun adına yardım isteyebilir miyiz? dedik.”
- Çok yoğun bir prova süreci geçirdiğinizi, özellikle Serhat Kural’ın koreografiye çok zaman ayırdığını belirtmiştin. Serhat Kural’la yollarınız nasıl kesişti?
RUTEBA DOĞAN: Oyun iki dansçının hikayesi üzerine, ancak ben hep oyunun içerisinde dans değil ama hareketle beden diliyle bazı bölümlerin anlatılmasını istiyordum. Özellikle final tamamıyla beden dili ve hareket anlatımı üzerine kuruluydu. Bu noktada benim de ekibin de herhangi bir koreograf arayışımız da yoktu. Sürece bırakmıştık.
Bir gün Serhat’ın Duvar gazetesinde bir röportajını okudum ve çok etkilendim. Sonrasında Serhat’ın sosyal medyadaki paylaşımlarını izledim. Hem çalışmaları hem de bir dansçı olarak Türkiye’de yaşadıkları beni çok etkiledi. Sonrasında Abdullah’la “acaba iletişime geçip, oyun adına yardım isteyebilir miyiz? dedik. Ve çağımızın çok kolay ama bir taraftan da hiç profesyonel de olmayan iletişim aracını tercih ettik: Instagramı. DM üzerinden Abdullah Serhat’a yazdı ve Serhat sağ olsun çok güzel döndü. Onu neye davet ettiğimizi, neye çağırdığımızı bilmesi adına haklı olarak metni okumak istedi. Metni okuduktan sonra buluşabileceğimizi noktasına geldik ve görüşmeyi konuşmaya başladık.
Ne güzel ki Taşlara Çarpa Çarpa bizi birleştirdi. Öncesinde tanışıklığımız, bir üretimimiz yoktu. Bu bizim ilk bir üretimimiz.
- “Taşlara Çarpa Çarpa” ne zaman seyircisiyle buluşacak?
RUTEBA DOĞAN: 25 Kasım (Yarın), saat 20:00’de, Laura Alışveriş Merkezi’nin alt katındaki Panda Sahne’de Prömiyer yapacağız. Ardından sezon sonuna kadar Panda Sahne’de izleyicilerimizle buluşmaya devam edeceğiz.
Serhat Kural “Rutaba’nın metne bakış açısı, metni ele alış biçimi, metni işletme biçimi, karakterleri yerleştirme şekli ve biçimi oldukça heyecanlandırdı. Ben de kabul ettim.”
- Peki çok teşekkür ediyorum. Birkaç soru da Serhat Kural’la sormak isterim. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz lütfen?
SERHAT KURAL: Koreograf, dansçı ve müzisyenim. Yaklaşık 20 yıldır dans ediyorum. Birçok toplulukta dans ettim, aynı zamanda kendi koreografilerimi yaptım. Hala bu süreçte bu işler devam ediyor. Hayatım dans ve müzikten ibaret. Birçok farklı sanatçıyla çalışıyorum. Zaten bireysel olarak çalışan biriyim. Herhangi bir kuruma bağlı bir çalışmam yok.
- Bir ekibiniz var ama değil mi?
SERHAT KURAL: Hayır yok. Zaman zaman bir araya gelip, birlikte proje yaptığımız arkadaşlarım var.
- Başka tiyatro gruplarına da koreografi yaptım dediniz, birkaçını paylaşır mısınız?
SERHAT KURAL: Çok farklı şehirlerdeki tiyatrolara koreografi yaptım. Diyarbakır Devlet Tiyatroları, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu ve Antalya Devlet Tiyatrosuna, İstanbul’da çok sayıda özel tiyatroya koreografi yaptım.
- Bu amaçla Antalya’ya ilk gelişiniz değil o zaman?
SERHAT KURAL: Hayır değil.
- Yersiz Yurtsuz Tiyatroyla buluşmanızı Ruteba kısmen anlattı ama sizden de dinlemek isterim. Böyle bir teklif geldiğinde, ilk neler hissettiniz? Sonra nasıl ‘evet’ dediniz?
SERHAT KURAL: Tabii mesleğim gereği birçok tiyatro topluluğuna koreografi yapan bir kişi olarak çok sürpriz bir şey olmadı benim için. Ama tanıştıktan sonra ve metni okuduktan sonra açıkçası heyecanlandım. İlk kez iki dansçının hikayesini anlatan bir metinle karşılaştım. Ve bu metinle ilgili bir temas içerisinde olmam mutlu etti. Ekiple daha önce tanışmıyorduk. Bu projeye katılmama sebep olan metnin kendisiydi. Çünkü; Rutaba’nın metne bakış açısı, metni ele alış biçimi, metni işletme biçimi, karakterleri yerleştirme şekli ve biçimi oldukça heyecanlandırdı. Ben de kabul ettim.
- Metni okuduktan sonra nasıl bir hazırlık yaptınız, neler söylersiniz? Yaklaşık iki hafta yoğun bir şekilde birlikte çalıştınız. Ekiple uyumunuz nasıldı?
SERHAT KURAL: İlk buluşmamızı Köyceğiz’de dört günlük bir workshop kamp şeklinde tarif edebiliriz. Tüm gün orada birçok farklı eğitsel çalışmalar gerçekleştirdik. Daha sonra bir takım egzersizler verdim arkadaşlara, onlar da o egzersizler üzerinden bir şekilde bedenleriyle tanışmış oldu. Oyunun koreografi açısından en çok çalışılması gereken yer final sahnesi idi. Final sahnesine de çok yoğun bir şekilde çalıştık. Yaklaşık beş günlük yoğun bir prova gerçekleştirdik.
“İnsanların, hatta belki tiyatrocu arkadaşlarımızın bile dans deyince bir takım çerçevelenmiş estetik algısı ve anlayışı var.”
- O zaman ikinize şunu sormak isterim. Bir tiyatro oyunun içinde dans sahneleri seyirciyi sıkar mı diye düşündünüz mü?
SERHAT KURAL: Şöyle, insanların hatta belki tiyatrocu arkadaşlarımızın bile dans deyince bir takım çerçevelenmiş estetik algısı ve anlayışı var. Biz burada klasik anlamda böyle bir yaklaşımla koreografi düzenlemesi yapmadık. Aksine daha çok gündelik hayatta ne yapıyoruz, ne ediyoruz, o hareketlerin ya da o reflekslerin bileşiminden bir koreografi yaratmaya çalışıyoruz. Zaten olması gereken şey de bu. Dansçılar da şu an zaten bunu yapıyor. Kimse artık bacağımı çok kaldırayım, belimi çok esneteyim diye bakmıyor. İhtiyaç varsa onu yaparsın. O anda fikri besliyorsa onu yaparsın sırf artistik görünsün diye birtakım şeyler yapmanın da bence 21. Yüzyıl da bir karşılığı yok diye düşünüyorum.
RUTEBA DOĞAN: O sorduğun soru ikinize ortak demiştin; hem ekip adına hem de Serhat adına şunu belirtmek isterim.
Oyunda iki ana karakter de dansçı, fakat oyun dansçıların dans performansını değil hayat hikayesini anlatıyor. O nedenle bu oyunda mesela tiyatrocu oyuncu değil de, dansçılarla da çalışsaydım yine büyük dansların olduğu, dans eden bir performans sanatçısı olmayacaktı. Anlatım üzerine, diyaloglar üzerine kurulu. Fakat oyunda şunun olması gerekiyordu: Karakter dansçı olunca, bedenini tanıması, beden farkındalığını bilmesi gerekiyor. Serhat’la buluştuğumuz, bize büyük destek verdiği yer burasıydı. Bize bedenimizi, bir oyuncunun yüzde yüz bilmesi gereken şeyleri hatırlattı, öğretti. Çünkü bunu çok iyi veren tiyatro bölümlerinde eğitmenler olabilir ama maalesef konservatuvarda oyunculuk öğrencilerine beden bu kadar iyi tanıtılmıyor. O nedenle en azından kendi ekip arkadaşlarımın tamamıyla sıfırdan bir beden eğitimi beden farkındalığı, bedenini tanıma eğitimi aldığını düşünüyorum. Serhat; beden ile hareket etme ve bedene o oyundaki karakterin duygusu nasıl ifade edilir, çok ama çok yoğun bir biçimde anlattı.
Koreografla ve dansçıyla birlikte buluşup yol almamıştım bu zamana kadar, hem yazar hem yönetmen olarak Serhat’ın inanılmaz bir dramatug kafası olduğunu gördüm. Abartmıyorum, metindeki karakterleri Serhat’ın en az bir oyuncu kadar hatta bir oyuncudan belki de daha fazla deşifre etti ettiğini gördüm. Alt metni inanılmaz deşifre ettiğini gördüm. Çünkü oyuncuları hareketi anlatırken Serhat karakterlerin ruh dünyasını anlatıyordu. Yani bedeni o duygunun nasıl gelmesi gerektiğini anlatıyordu. Metni deşifre ediyordu. Bu kendi adıma hiç beklemediğim bir şeydi. Beni çok şaşırttı ve çok mutlu etti. Bu tabi ki oyunculara da çok yansıdı.
Bir risk vardı. O da şuydu; Yersiz Yurtsuz Tiyatro hareket tiyatrosu değil. Hareket tiyatrosu yazmıyoruz ya da beden tiyatrosu yapmıyoruz. Biz bir anlatı tiyatrosu yapıyoruz. Bu kadar küçük aralıklarla bile hareketi kullanmak bizi prova sürecinde zorlayacaktı. Zorladı da ama bu metin için gerekliydi. Bu nedenle de şimdiye kadar çalıştığımız oyun prova sürecinin en zorunu yaşıyoruz. Çok çok zor oldu ama devam ettirmek istiyoruz. Öte yandan bir hareket tiyatrosuna elbette dönmeyeceğiz. Ama hareketi ve bedeni anlatının içinde kullanmayı çok istiyorum. O çok disiplinler arası bir dil, tiyatroyu oradan anlatmak değil ama bunu kullanmak istiyoruz. Mesela bazı yabancılaştırma sahneleri hareketle, beden diliyle anlatılacak. O bölümlerde de Serhat’ın çok büyük desteği oldu. Rejinin içerisinde onun verdiği çok keyifli fikirler oldu. Öyle ki reji de kullanılabilir mi noktasında eş zamanlı aynı şeyleri düşünmüşüz.
- Galaya gelecek misiniz?
SERHAT KURAL: Çok istiyorum. 18 Kasımda dans ettiğim bir proje var. Onun çok yoğun provaları oluyor. Gösterisi olacak, bir turnesi olacak. Eğer o tarihten sonraya kalırsa -kalacak gibi- o zaman gelmeye çalışacağım, gelmek istiyorum.
- Son bir şey sorayım, yeni bir şarkı yaptığınızı, bir de klip çektiğinizi biliyorum. Yakında gerçekleştireceğiniz yeni bir projeniz var mı? Buradan duyurmuş olalım.
SERHAT KURAL: Her yıl proje üretmek gibi bir iddiam bir çabam var. Önümüzdeki yıl için de yine öyle bir durum söz konusu. Ama şu an konuyla ilgili çok net bir şey söyleyemem. Öte yandan eğitsel çalışmalarım devam ederken bir yandan da yaratım ve üretim çalışmalarım her zaman çok paralel gitti. Aslında bu benim dansa ilk başladığım yıllarla başlayan bir süreç ve böyle de devam ediyor. Önümde hem performans olarak yer aldığım projeler hem de kendi yaratmak istediğim şeyler var.
- Peki kolaylıklar diliyorum. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
- Serhat Kural’la başka projelerde de çalışmayı düşünüyor musunuz?
RUTEBA DOĞAN: Serhat eğer İstanbul’da yaşamasaydı ya da biz Antalya’da değil İstanbul’da yaşasaydık; -oyunda bir dansçının hikayesinin olması gerekmiyor, oyunda dans ya da beden ya da hareketin kullanıldığı sahnelerin de olması gerekmiyor- Serhat’la Yersiz Yurtsuz Tiyatro olarak oyunculuk adına devamlı çalışmayı çok çok isterdim.
Aslında bence Türkiye’de tiyatro oyuncusu olan birçok kişinin ya da birçok ekibin içinde; oyunda bir beden-hareket dans anlatısı olmasa da oyuncunun bedenini tanıması için ya da rejisörün sahnede hareketi kurarken nasıl görebileceğini kavrayabilmesi için bu disiplinler arası buluşmaya çok fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- “Taşlara Çarpa Çarpa” oyunun ekibi hakkında da bilgi verir misiniz?
RUTEBA DOĞAN: Yersiz Yurtsuz Tiyatro olarak en büyük avantajımız oyuncu arkadaşlarımla -Suser Başaran, Abdullah Yıldırım ve Güven Güven- uzun yıllara dayanan bir çalışma geçmişimizin olması. Birbirini iyi tanıyan, profesyonel bir oyuncu ekibimiz var. Yine büyük şansımız iki müzisyen arkadaşımız; Çağla Bilgin, Akça Acun Bilgin. Müzikle ilgili bir çalışma yapmak istediğimizde hemen kucaklaşabiliyoruz. Müzik anlamında yine Tolga Zafer var. Çok uzakta olsa da bir şekilde buluşabiliyoruz.
Oyunun mutfağındaki bir diğer arkadaşımız ressam Aysun Telli. Bir önceki oyunda olduğu gibi bu oyunda da sahne dekorunu Aysun yaptı. Oyun müziğinin kayıt sürecinde Kenan Yücel arkadaşımız destek verdi. Her zamanki gibi oyun afişimiz yine oyuncumuz Abdullah Yıldırım’ın ellerinden çıktı.
Çok teşekkür ediyorum.