Mart ayı Tanıtım ayı
|Mart ayı Antalya için tanıtım ayı olarak değerlendirilir. Mart ayında gerçekleşen Berlin ve Moskova fuarları gelecek sezonun ipuçlarını verir. Antalya için Antalya’da gerçekleştirilen bir çok etkinlikte göremediğiniz bürokratları, yerel yöneticileri, STK yöneticilerini bu fuarlarda mutlaka görürsünüz.
Turizmi her sene rakamsal başarı çıpaları ile değerlenidirirken nitelik ve nicelik arasındaki ayırımı görmezden gelirken “11 milyon turist” ağırlayan şehrimizin turizm kronolojisini Tunç Müstecaplıoğlu ‘nun bir yazısında okuduk ve paylaşalım istedik. Nereden nereye…
“3.400 yaşındaki Çorum-Alacahöyük,
9.500 yaşındaki Konya-Çatalhöyük,
13.000 yaşındaki Şanlıurfa-Göbeklitepe gibi, dünya tarihine anlatacak öyküleri olan Anadolu’da yaşıyoruz hep birlikte.
Birçok arkeologun inanışına göre de tarihin sıfır noktasındayız.
Antalya’nın bilinen tarihi, şu ana kadar bulunan eserlerden de anlaşıldığı kadarı ile Göbeklitepe kadar eskiye gitmese de, bölgede bundan 2.700 yıl önce yaşamış Likyalılar’a kadar ulaşıyor.
Işık Ülkesi anlamına gelen Likya’nın Hititçe söylenişi de Lucca.
M.Ö. 135 yılında Kral Attalos, şehrin bugünkü adını aldığı Attalaia’yı kurdu.
Romalılar, bundan 1.847 yıl önce yani M.S. 164 yılında Aspendos Tiyatrosu’nu tamamladılar.
Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1085’de Antalya’yı aldı.
Selçuklular, bölgede 223 yıl hüküm sürdüler.
İktidarları 1308’de sona erince, Antalya’da 83 yıl kadar farklı beylikler liderlik etti.
1391’de Osmanlılar Antalya’ya hakim oldular ve yıkılana kadar, yani 531 yıl boyunca Antalya’nın hakimiydiler.
Bu arada, İtalyanlar, Antalya’yı 1919-1921 yılları arasında tam 828 gün işgal ettiler.
Şehir, Cumhuriyet’in ilanından beri modern Türk Cumhuriyeti’nin denetiminde ve bir süredir de ülkenin turizm başkenti.
Bu hızlandırılmış tarih özetinden sonra, gelelim turizme…
Konu turizme gelince, Thomas Cook’tan bahsetmeden geçmek olmaz.
Bir ülkeden ya da bir şehirden, bir başka şehre; keyif, merak amaçlı olarak gezmeye giden insana Turist deniyor sözlükte.
Kitle turizminin mucidi ise, Avustralya-Melbourne doğumlu Thomas Cook (1808-1892).
Cook, aslında gençliğinde Protestan bir din adamı, mesleği de marangozluk.
Bir süre sonra İngiltere’ye yerleşen Thomas Cook, 1841 yılında Leichester yakınlarındaki bir etkinliğe, kişi başı 1 (bir) Pound’a 571 kişilik bir turist kafilesi götürüyor. Bu ücrete tren bileti ve bir öğle yemeği dahil.
Bu seyahat kayıtlara, adına voucher denen bir tür seyahat makbuzu ile yapılmış ilk toplu seyahat olarak geçiyor.
Avustralya kökenli iş adamı Cook, bu geziden para kazanamasa da geleceğin kitle turizminin temellerini İngiltere’de atıyor.
Cook 1860’da, Thomas Cook Travel’ı kuruyor.
Sonraki yıllarda oğlu John Mason Cook ile daha da gelişen şirket, geçtiğimiz yıllarda Alman Neckermann’a satıldı.
Almanlar, turizmin bu ilk markası olan firmanın adını hiç değiştirmediler.
Thomas Cook, günümüzde Lufthansa ve Karstadt firmalarının patronluğu altında çalışmalarını sürdürüyor.
Antalya’nın kısa turizm tarihine gelince:
Havalimanı yapılmadan önce, buralara karavanları ve çadırları ile gelen turistler vardı.
Yazı yaylalarda geçiren halk ise, denize giren turistleri genellikle merakla izliyordu.
1959 yılında, Alman Bunte dergisinin Antalya’ya gelerek yazdığı tanıtım yazısı Almanlar’ın ilgisini çekti.
1960 yılında Antalya havalimanı açıldı.
1969 yılında Alman Touropa firması, 27 Mart tarihinde Antalya’ya ilk kez uçakla Alman turist getirdi.
1970 yılında aynı firma Avusturya’dan da yolcu getirmeye başladı.
20 Temmuz 1974 yılında, o zamanın dışişleri bakanı Kandıralı Turan Güneş, şifreli bir dille dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e ‘Ayşe Tatile Çıkabilir’ dedi.
Türk askerleri Kıbrıs’a çıktılar.
Bu eylem bize göre bir Barış Harekatı idi.
Batı’ya göre ise Ada işgal edilmişti.
Ayşe ile birlikte, yeni doğmuş bir bebek olan turizm de tatile çıktı.
Adı konmamış bu turistik ambargo tam on yıl sürdü.
Artık kimse Antalya’ya uçak kaldırmıyordu.
Aynı baskı, turistik aforoz, Kuzey Kıbrıs için hala devam ediyor.
O yıllarda Antalya’ya gelmek isteyen turistler, sadece İstanbul aktarmalı olarak gelebiliyorlardı.
1975 yılında İtalyanlar Kemer’e Valtur adında bir tatil köyü kurdular.
Hükümete baskı yaparak, daracık, bol virajlı, ulaşması saatler süren eski Kemer yoluna tünel ve yeni yollar yaptırarak Kemer’i bir anlamda Avrupa’ya tanıttılar.
19 Eylül 1976’da, çoğunluğu İtalyan yolculardan oluşan bir THY uçağının pilotu, Isparta’nın iyi aydınlatılmış bir yolunu Antalya havalimanının pisti ile karıştırıp hatalı alçalma yapınca büyük bir faciaya neden oldu.
154 kişinin öldüğü kazanın ardından, İtalyanlar Kemer’i bıraktılar ve yerlerine tatil köyü fikrinin mucidi Fransız Club Med markası geldi.
Avrupa ülkelerinden doğrudan uçuş yapılamasa da, Antalya’nın güzelliği kısa sürede herkesin kulağına ulaşmaya başladı.
1984 yılında, TUİ firması bu ticari boşluğu değerlendirmeye karar verdi.
Ve 10 yıl aradan sonra Antalya havalimanına, davul-zurna ve halay eşliğinde yine uçakla, bu kez aktarma olmadan Alman turistler geldi.
1984 yılında, çoğunluğu Alanya’da olmak üzere elli bin kadar misafir ağırladı Antalya bölgesi.
O yıllarda hiç kimse, 2011 yılında Antalya havalimanına on bir milyon kişinin geleceğini hayal bile edemezdi.
Günümüzün Türkiye’si, otuz milyon turist ağırlayarak, Dünya’nın en fazla turist çeken ülkelerinden biri olarak kabul ediliyor.”
Bu seneki fuarların da Antalya için başarılı geçmesini temenni ederek, organizasyonlarda emeği geçenleri de şimdiden tebrik ediyoruz.
Fuarlara gidenler gezip tozmaktan başka bir şey yapmıyor. Aspendos gibi, Kesik Minare gibi, Yivli Minare gibi Binlerce yıllık yapılar varken, Berlin Televizyon Kulesi’ni Antalya’ya uyarlamak isteyen zihniyet Antalya’yı tanıtamaz. İki iki daha dört.