Beraber Öğrenerek Yaş Almak Ne Güzel

Başlarken bir merhaba olmazsa olmaz….

Hepinize merhaba FULLANTALYA.COM takipçileri. Turistik kentin fantastik halleri üzerine ben de bir iki kelam edeceğim; kendi gördüklerim ve kendi kent hayalim üzerinden. Blogu kuran arkadaşlar o kadar içten bir metin yazmışlar ki bloğun amacı üzerine, illaki ortaklaşacağımız bir alan buluruz beraberce; kentimize ve kentimizdeki yaşama dair. Hal böyle olunca, yeni başlangıçların hafif ürküten tarafından da kurtarmış oldular beni…

Bu rahatlıkla yaklaşık bir yıldır takip ettiğim KONSEM’deki (Konyaaltı Sanat Eğitim Merkezi) seramik kursumun muhteşem kapanış etkinliğini -son haftalar olunca ben kapanış diye yorumladım-, bu etkinlik üzerinden de kentimizdeki belediyelerin yaşam boyu öğrenme merkezleriyle; kent ve kentli için üstlendikleri önemli görevin altını çizmek istedim.

konsem (1)

Antalya’ya on yıl önce yerleştiğimde hem kendim hem de o zamanlar henüz üç yaşında olan oğlum için farklı etkinlikler bulmakta oldukça zorlandığımı hatırlıyorum. Kenti yeterince tanımadığım için belediyelerin ve halk eğitim merkezlerinin ücretsiz kurslarından da haberdar değildim. Yıllar içinde eğitimci ve öğrenci olarak yer aldığım kurs merkezlerinin hem sayıları arttı, hem verdikleri eğitimler çeşitlendi. Eğitim kalitesinin de oldukça yüksek olduğu kurs merkezlerinden kelimenin tam anlamıyla 7’den-70’e dileyen herkes yararlanabiliyor.

konsem (4)

Bundan 20-30 yıl önce temel amaçları meslek edindirmek olan halk eğitim merkezlerine bağlı bu kurslar, değişen toplumsal yapı, modern çağ insanın değişen, gelişen ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda yaşam boyu öğrenme merkezlerine dönüştüler. İyi de oldu.  Şimdi dileyen meslek edinmek, dileyen emekliliğinde evde oturmamak, dileyen yeni taşındığı kente alışmak, dileyen de kendi toprağına yeni bir tohum ekmek için bu kurslara katılıyor.

konsem (3)

Ben de, yeni bir beceri kazanmak ve biraz da ruhumu dinlendirmek için seramik kursuna başladım. Kurstaki birçok becerikli arkadaşın yaptıklarının yanında benim yaptıklarım epeyce amatörce kalsa da, çamurla uğraşmaktan oldukça mutluyum. Her aşamasını merakla beklediğimiz bir süreci var seramiğin. Çamurdan yaptığımız – üç farklı çamur var-  her objenin önce fırınlanması gerekiyor. Bu aşamaya “bisküvi” yapımı deniyor. Ardından “sır”a geçiliyor. Dilediğimiz renkte boyayıp cilalıyoruz ve obje tekrar fırınlanıyor.  Birkaç aşamadan geçen ve çok değişik tekniklerle çalışma fırsatı sunan seramiğin bütün inceliklerini ise Ege Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Seramik Bölümü mezunu olan sevgili Candan (Çelikpence Gündüz) öğretmenimizden öğreniyoruz. Yaklaşık on yedi yıldır değişik kurs merkezlerinde seramik dersi veriyor. Öyle ki öğrencilerinden kendi seramik fırınını kuran ve öğrenci yetiştirenler var. Candan öğretmen; seramikle uğraşmanın her yaştan insanı mutlu ettiğini söylüyor.

konsem (2)

Candan öğretmenimiz, son olarak seramik çalışmalarında biraz da sürprizli sonuçlarla karşılaşılan “sagar tekniğini” uygulattı hepimize. Pişen objelerimizin içini dışını, neredeyse elimize geçen her malzemeyle -renk verme gücü esas alınarak- portakal kabuğundan gül yaprağına, muz kabuğundan, kuru dallara, tuzdan, toz boyalara doldurduk…Objelerimizi aleminyum folyo ile sarıp sarmaladık fırına verdik. İki gün bekledikten sonra metalin siyaha, portakal kabuğunun pembeye boyadığını gördük.

konsem (5)

Günün sonunda elimizde bitmiş bir objeyle kapıdan çıkmak işin bir yanı; beraber kurulan sofralar, çalışırken yapılan şakalar, biraz beceriklinin daha az becerikli olana öğretmenlik yaptığı anlar, paylaşılan hayat tecrübeleri de diğer yanı…

Aslında hepimiz biraz da hayatın içinde olmak için ordayız…

Seher Özen Karadeniz / seherozen@hotmail.com

 

2 Yorum

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir