ANTALYA’NIN GELECEĞİ İÇİN UMUTLARIMIZ, KORKULARIMIZ…

Seher Özen Karadeniz 

Yılın son ayında gerçekleştirilen bir dizi toplantıda kenti  yakından ilgilendiren -görünen o ki 2018’de de yakından ilgilendirecek-  kentsel dönüşüm,  gayrimenkul piyasası ve turizmde yeni trendler konusu masaya yatırıldı.

Birini bizzat yerinde takip ettiğim, diğer üçünün de sonuç raporlarını okuduğum bu toplantıları yazmak nicedir aklımdaydı. İskoçya’da yaşayan Ekonomist ve Para dergisinin eski muhabiri sevgili arkadaşım Medine Duff’ın, aynı zamanda komşusu da olan eğitim teknolojisti   Dr. Reginald F. Melton’la yaptığı röportajı okuyunca, ‘daha fazla bekleme’ dedim kendi kendime.  Melton, 60’lı yıllarda gelip gezdiği, denizine girdiği Antalya için: ”…Mesela Antalya çok güzel bir sahil kasabasıydı. Şimdi Antalya’nın fotoğraflarını görüyorum şok oluyorum. O muhteşem sahil kasabası otellerle dolu koca bir şehre dönüşmüş…” diyor. **

Güzel sahil kasabasından, 2000’li yıllardan itibaren sahillerinin güzel otellerle şenlendiği mega kente dönüşmeye çalışan Antalya’da, şimdi ‘yeni bir Antalya kuruluyor’. Bir yandan da ‘turizmin marka kenti’ olmaya çalışıyor.

Bu iki ‘olma’ halinin çelişik durumunun içinden çıkamayınca, en iyisi bütün konuşulanları hemşehrilerimin önüne koyayım, böylelikle, mega kent olmak için yapacaklarımızın ‘turizmde marka kent’ olmak için yapacaklarımızla ne kadar kol kola gideceğini beraberce tartışalım istedim.

Cem Seymen “Yerelleşme trendi bizim için fırsat”

Yaklaşık 250 sektör temsilcisinin katıldığı, Nestlé Professional tarafından düzenlenen “Türkiye Turizmini Markalaştırmak” panelinde firmanın Türkiye Genel Müdürü  Arzu İlbaz, Ekonomist Cem Seymen, SKÅL Uluslararası Örgütü Dünya Başkanı Salih Çene, stratejik pazarlama uzmanı Mustafa İçil konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’nin  deniz, kum, güneş üçlüsünden çok daha fazlasına sahip bir ülke olduğunun belirtildiği toplantıda; gastronomiden spora, sağlıktan alışverişe farklı turizm akımları için çok cazip destinasyonlara ve fırsatlara, hizmet kalitesi ve kültürel çeşitliliği ile  büyük avantajlara sahip olduğu belirtildi. Yerelleşme trendinin büyük bir avantaj olduğunun altı çizilirken; zenginliklerimizi deneyimletmeden, hikaye anlatmadan marka olunamayacağı vurgulandı.  Ekoloji turizminin gelişebileceği alanların varlığından söz edilirken; binlerce yıllık zeytin bahçelerini anlatmanın, mitoloji turizminin ülke turizmi için fırsat olduğu belirtildi. Artık uzman görüşlerinin trendleri belirlemede daha etkili olduğu vurgulandı.

MÜSİAD’ın “Türkiye’de Turizm Trendleri” başlıklı toplantısına da SDÜ’nden  Yrd. Doç. Dr. Ömer Akgün Tekin, Şef & Sosyal Girişimci Ebru Baybara Demir, KTB Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma GM Yrd. Ahmet Ali Temurci, Vizyon Turizm YK üyesi  Mehmet Talha Çizmeci, MÜSİAD Genel Başkan Vekili Mahmut Asmalı,  Antalya Şube Başkanı Ramazan Kalken ve MÜSİAD Hizmetler Sektör Kurulu Başkanı Sertip Akşahin konuşmacı olarak katıldı. Hemen tüm katılımcılar;  “deniz-kum-güneş” turizminde gidilecek yol kalmadığını belirtirken ülkemizin Ortadoğu ve Arap coğrafyası açısından son yıllarda özellikle sağlık turizmi açısından cazip bir destinasyon olduğunun altı çizildi. Bu ülkelerden gelecek turistlerin sektöre  “helal turizmin” noktasında da büyük fırsatlar sunduğunu, öte yandan bu alanla ilgili henüz belli bir standardın oturmadığı, merkezi yönetim eliyle bu standartların oluşturulmasının önemine dikkat çekildi. Gastranomi turizmi ve yayla turizminin de diğer dikkate değer turizm yatırımı alanları olduğu vurgulandı. “Deneyimlemenin” ve “hikaye anlatmanın” önemine bu toplantıda da değinildi.

Her iki toplantı yerel gündeme ne kadar yansıdı, sektörden kimin ne kadar haberi oldu bilmiyorum. Ancak kendi katıldığım MÜSİAD toplantısında Ebru Hanım’ın dikkat çektiği bir noktaya ben de sizin dikkatinizi çekmek isterim; “her trend her yerde uygulanmaz”. Dolayısıyla nereye nasıl bir turizm yatırımı yapılacağı büyük önem arz ediyor.

Kentsel Dönüşüm için;

Uysal; “İnşaatseverlik, kent severlikle gelmiyorsa başa bela oluyor”

Tütüncü: “Kentsel dönüşüm bir zorunluluk” 

İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) düzenlendiği ‘Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’nda konuşan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “Türkiye’de kentlerin yeniden tanzim edilmesi gerekiyor ama bunun inşaat sever yaklaşımdan kent sever yaklaşıma geçerek olması gerekiyor, inşaatseverlik, kent severlikle gelmiyorsa başa bela oluyor” dedi.

Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü ise “Kentsel dönüşüm bir zorunluluk. Modern dünyada önce araziler ele alınıp üzerindeki mülkiyet, imar ve kadastro gibi sorunları çözülür, altyapı ve üstyapı çalışmaları başlatılır, ancak biz hep tersten başlıyoruz. Önümüzde bir gecekondu mahallesi var. Gecekonduların olduğu arazilerin üzerinde vakıf, hazine gibi sorun var. Bu sorunlar çözüldükten sonra bir imar planı ve ardından uygulama yapmak lazım” dedi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve GYODER iş birliğiyle aralık ayından düzenlenen diğer bir toplantı da Gelişen Kentler Zirvesi’ydi.  Antalya’nın kentsel dönüşümden finansa, turizmden gayrimenkule tüm detaylarıyla konuşulduğu zirvede dikkat çekilen konuların bazıları şöyle: Formun Altı

  • Antalya, İstanbul’un üzerinden yükün yarısını alabilecek en büyük potansiyel şehir.
    • Kentsel dönüşüm, planlı ve kaliteli yaşamanın ve akıllı şehirler inşa etmenin en önemli araçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
    • Antalya ilinde farklı sektörlerde devam eden 11 mega proje içerisinde yer alan Kepez Santral Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi, dönüşümün tüm süreçleri ile yönetildiği, alanı kente entegre etme ve doğru şehirleşme adına örnek gösterilebilecek
    • Antalya inşaat ruhsatlarında Bursa’dan sonra 5’inci, konut satışında 4’üncü sırada yer alıyor.
    • Tarımsal potansiyel ve ekonomik uygunluk açısından Türkiye tarımında önemli bir yere sahip olan Antalya’nın, iyi tarım uygulaması ile tarımda sürdürülebilirlik ile gıda güvenli
    ğini sağlaması bekleniyor. (2)

Yukarıda sözünü ettiğim toplantılarda Antalya’da iş yapan sektör temsilcilerinin kentle ilgili beklentisinin iki temel noktada şekillendiği görülüyor.  Peki biz Antalyalılar nasıl bir kentte yaşamak  istiyoruz? Kentle ilgili beklentilerimiz neler?

Yıllar önce Antalya Kent Müzesi Projesi kapsamında kendisiyle çalışmaktan onur duyduğum kıymetli küratörümüz  Orhan Silier, “Antalya’nın Geleceği için Umutlarımız, Korkularımız” başlıklı bir sergi planlamıştı. Sergideki amaç; dönüşümü kaçınılmaz olan kente dair, kentlinin beklentisini yerel yöneticilere ulaştırmaktı. İki ay boyunca bütün proje ekibi kentin farklı kesimlerine aynı soruyu sordu, aldığı cevaplarla hazırladığı sergiyi Karaalioğlu Parkı’nın içinde açtı. Benim hatırladığım, çoğu Antalyalının “portakal çiçeği kokan sokak” beklentisi ve “betonlaşma” korkusuydu. Portakal bahçeleri bir bir gitti, koku kalmadı neredeyse.  Betonlaşma  da gayrimenkul zirvesinde sözü edilen “sektörün önünü açacak mega projelerle” yarından da yakın gözüküyor. Umarız bu süreçte yeşil alanları kaybetmeyiz. Bu arada kent müzesi proje ekibi belki sergiyi yeniden açarak, hafıza tazeler kentlinin nasıl bir kentte yaşamak istediğine dair.

Peki ne yapmalı? Bu da başka bir yazının konusu olsun. Hep beraber biraz düşünelim.

*Antalya Kent Müzesi Projesi hazırlık çalışmaları kapsamında 2007 yılında Karaalioğlu Parkı’nda açılan, Küratörlüğü’nü Tarih Vakfı Yönetim Kurlu üyesi ve müzenin Kurucu Küratörü Orhan Silir’in yaptığı, hazırlıklarını proje ekibinin üstlendiği serginin adı. Daha fazla bilgi için: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=655801

** Röportajın tamamı için http://iskocyamektuplari.blogspot.com.tr/2018/01/odtulu-ve-ankarallara-surpriz.html

***Bildirinin tamamı içinhttps://www.emlakdream.com/gelisen-kentler-zirvesi-sonuc-bildirgesi-yayinlandi-121837

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir