Güzeloba’nın eski adının Çirkinoba olduğunu biliyor muydunuz?

Antalya’daki bloggerlar arasına yeni katılan “fairycrab”ı beğenerek takip ediyoruz. Çok şey öğreniyoruz. Öğrendiklerimizi takipçilerimizle paylaşmamıza da kızmıyor. Bir araştırmacı gazeteci titizliğiyle yazdığı yazılar ve kent kültürüne yaptığı katkı için teşekkür ediyoruz.

fairycrab son yazısında Antalya’nın son yıllarda en hızlı büyüyen bölgesi Lara – Güzeloba’daki gelişimi anlatıyor.

“Çirkin mi??? güzel mi???” başlıklı yazısında belki de bir çoğumuzun önünden geçerken dikkat etmediği mezarlığı, üzerinden geçtiğimiz köprüyü (ki  köprünün ismi, Kanser değil, Kasser’miş.. köprüyü hemen geçince bir Cavur Konağı ve çiftliği varmış) anlatıyor.

“Güzeloba’nın önceki isminin Çirkinoba olduğunu çoğu Antalyalı biliyordur.. Macit Selekler “Yarımasrın Arkasından” isimli kitabında Çirkinoba’nın asıl isminin “Geçirgin oba” olduğunu yazmış, ama bu ismi başka yerde duymadım..

Osmanlı dönemine ait şeriye sicillerinde Antalya, Merkez kazası köyleri içerisinde karye-i Çirkinoba yer alıyor..  nüfus defterlerine göre 1830 yılında köyde 64 kişi, 1840 yılında 128 kişi yaşıyormuş..

Yine şeriye sicillerine göre Çirkinoba da yerleşmiş Yörük aşiretleri, Töngüçlü aşiretinin bir kısmı ile Balıkçılar aşiretiymiş..

Türkmen nüfusun yanında Rum ailelerden de Çirkinoba’da çiftliği olanlar varmış.. 1845 tarihli Antalya kazasında bulunan ehl-i zimmet nüfusları defterinde, “orta boylu, kara bıyıklı bahçevan Yorgi veledi İstavli”, “bahçevan, uzun boylu, sarı bıyıklı Hıristoli veledi Zaharya”, Çirkinoba karyesindeki yabancı Rumiyanlar listesinde yer almış…

Yorgo Pehlivanidis’in “Antalya ve Antalyalılar” kitabında geçen Hacı Evren Ağa, oğulları Dimitri ve Pantel Daniilidis kardeşler ile aileleri, Dr. Politimous Dimitrios, İyas Serafetinidis ile kardeşleri Konstantin, Aleksandros, Marina Serafetinidis ve kocası Yorgios Bamioğlu bölgede çiftliği olan Rum ailelerinden bazıları..

Hatta kitaba göre, Yorgios Bamioğlu, karısı Marina’nın babadan kalma çiftliğinde dut ağaçları yetiştirip, ipek böceği, özel usullerle turfanda sebzeler üretmiş, özellikle kaliteli domates ve “Bamioğlu” karpuzu olarak bilinen karpuzlar yetiştirmiş…

Köprünün ismi Gazser/Kasser kemeriymiş.. Cırnık köprüsü gibi iki kemerli, taş bir köprüymüş.. Ben önce bu ismin Düden çayının antik dönemdeki adı Kataraktes’den geldiğini düşünmüştüm.. Ancak, Galip Büyükyıldırım’ın “Antalya Bölgesi Tarihi Su Yapıları” kitabına göre Kasser isimli bir paşa tarafından geçmişte Düden çayında yatak düzenlemesi yapıldığından köprünün adı ve Düdenin denize dökülürken oluşturduğu şelalenin ismi bu paşadan geliyormuş.. Köprü 1964 yılında yıkılmış, yerine  bugün kullandığımız betonarme köprü yapılmış..

Çirkinoba adına gelince; 12 aralık 1935 tarihli Antalya Gazatesinde yayınlanan bir yazıya göre köyün yaklaşık % 90’ının silah altına alınması nedeniyle toprak işlenemediğinden bataklık oluşmuş, sıtma hastalığı patlak vermiş, o yüzden köy bu ismi almış..

Açıkçası bu hikaye bana çok da gerçekçi gelmemişti.. Daha sonra, köylünün yada burada yaşamış Türkmenlerin Korkuteli’nde de Çirkinoba isimli yaylalarının olduğunu öğrenince bu inancım daha da kuvvetlendi.. Antalya merkezinde, Düden çayı kenarındaki “Çirkinoba” adı  “Güzeloba”, Korkuteli’ndeki “Çirkinoba” adı da “Yeşiloba” olarak değiştirilmiş… Günümüzde Güzelobalılar, hala Yeşiloba’yı, bitişiğindeki Güzelbağlılar yine Korkutelindeki Kayabaşı’nı, Çağlayanlılar da Küçüklü’yü yazları yayla olarak kullanıyorlarmış..

Güzeloba Mezarlığı hakkındaki gözlemleri hayli ilginç;

“Meğer Yörüklere ait olan bu mezar taşlarının üzerindeki hayat ağacı, servi, Eski Türk boylarına ait tamgaları anımsatan kazıma ve kabartma şekilleri daha çok Şaman kültürünü yansıtıyormuş..  Fes ya da kavuk şeklinde baş taşı yada gövde kısmında güneş motifi olan mezar taşları erkeklere; aşağıdan yukarıya doğru genişleyen ve üçgen bir alınlıkla son bulan mezar taşları kadınlara aitmiş..

Bir mezar taşının baş kısmındaki güneşin üzerindeki şemsiyeye benzeyen motif, Yörük çadırını tasvir ediyormuş.. Başı sarıklı haç zannettiğim mezar taşı ise “Taş Baba” denilen, kaynağını Orta ve İç Asya’daki İslamiyet öncesi inançlardan alan ve Türk- inanç, kültür ve sanatının önemli örneklerini temsil eden soyut insan heykeli formlu bir mezar taşıymış.. Belki de bölgede bir dönem yerleşmiş Balıkçılar, Töngüçler gibi Türkmen aşiretlerine aitti mezarlar..

Türkmen mezar taşlarının yanı sıra yeni mezar taşlarının arasında yer alan göçmenlere ait mezar taşları ise mübadelenin izlerini günümüze taşıyan belgelerdi..

Bu küçücük mezarlığın kendisi birçok farklı kültür ve inanışı, yöreyi içinde barındıran bir hazineydi sanki!.. bir kültür mirasıydı..

Zaten bu tespitlerin ardından Güzeloba mezarlığı olarak bilinen mezarlık, Antalya Koruma Bölge Kurulunca kültür varlığı olarak koruma altına alındı.. alınan kararla, mezarlıkta bir düzenleme yapılması, güvenlik önlemlerinin alınması, bu önlemler alınıncaya kadar da nadir örneklerden olan Taş Baba şeklindeki taşların tedbir amaçlı Antalya Müzesine taşınması istendi, iki mezar taşı hemen Müzeye taşındı..”

“Eskiden bataklık, sıcak, sıtma nedeniyle belki çirkin sıfatıyla tanımlanmış, sonra çirkin sıfatı yakıştırılamayarak çirkinin tam zıttı güzel sıfatı verilmiş, ama özündeki Türkmenlere özgü oba adı hiç değişmemiş bölgenin adı çirkin mi?, güzel mi? hiç önemli değil.. önemli olan şimdiki GÜZEL!.. sıfatını ne kadar hak ettiği??”

Yazının tamamını okumak için; http://fairycrab.blogspot.com.tr/

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir