Kent Yöneticilerimiz İçin Bir Deneyim: Karanlıkta Diyalog

KARANLIKTA DİYALOG (DIALOGUE IN THE DARK), Dünyada 30 ülkede, 135 şehirde, 8 milyondan fazla insana kör olma deneyimi yaşatan interaktif bir gösteri.

İstanbul’da Gayrettepe Metro istasyonunda gerçekleştirilmiş.

Etkinlik ile ilgili econa.com ‘da Ceyda Saygıner’in yazısını okuyunca aklımıza Antalyamız ve kent yöneticilerimiz geldi…

Işıklar Caddesinin Cender kısmına kadar gelip (yol son bulmasa da) son bulan görme engelli yol şeridini hatırladık.

(Tekrar hatırlatalım: “Işıklar Caddesi’nde Görme Engellilere Işık Yok”)

Keşke “Karanlıkta Diyalog” etkinliğinin bir sonraki adımı Antalya’da şehrimizin en işlek caddelerinde Belediye Başkanlarımızla yapılsa…

Karanlıkta Diyalog nedir? Ceyda Saygıner’den öğrenelim;

“Kör labirentte yolculuğumuzun başlangıç noktasında biz acemi körlere baston kullanma pratiklerini öğreten görme engelli ( engelli tanımından da en az özürlü kadar rahatsız olsam da ) öğretmenimiz Hayati Bey sakin sesiyle “ Endişelenmeyin Arkadaşlar ! Karşınıza sürpriz çukurlar, yüksek merdivenler, kaldırım bakım çalışmaları vs çıkmayacak dediğinde, neredeyse görme yetisine sahip olmaktan duyduğum hafif mahcubiyet yerini kent içi ulaşım noktalarındaki engelli bireyler için yapılan fiziki düzenleme çalışmalarının yetersizliğinin nedenlerinde bir süre gezdi, durdu. Son yıllarda farkındalık kavramına yüklediğimiz ekstra gereksiz anlam yoğunluğu acaba o konuda eyleme geçmemize engel mi oluyor ? Her sorunun, her durumun o kadar çok farkındayız, biliyoruz, bir şekliyle destekliyoruz ama bir araya gelip çözüm üretme konusunda nedense halen çok zorlanıyoruz, sorumluluğu nazikçe başka insanlara, kişilere, kurumlara iletiyoruz, belki üç beş bağış yapıp içimizi rahatlatıyoruz, özgeçmişlerimize desteklediğimiz sivil toplum kuruluşlarını yazıyoruz, yılda bir iki gün bir gönüllü aktivitesine katılıp rahatlıyoruz bilemedim, sanki bu başka bir konu…

Görmeyen gözlerle labirentteki ilk anlarımız ekip arkadaşlarımızı tanımakla geçiyor. Karanlıkta Diyalog da ilk etkilendiğim iletişim işte bu ilk anlarda başladı. Günlük hayatta isim hafızası son derece zayıf olan ben şu anda bile altı kişinin ismini hafızama hızlıca aldığım gibi sanki yıllardır iyi arkadaşmışız gibi, Tuğba neredesin, Sinan sen misin, herkes burada mı soruları birbirimizin elini tutup bir sonraki ulaşım noktasına eksiksiz ulaşmamız temel notası neydi sizce? Belki aynı kaderi paylaşıyorduk ve hepimiz bu deneyimden bir parça korkmuştuk. Biz artık bir ekiptik, hem de birbirine gönüllü. Bir saat sonra kapıdan çıktığımızda birbirimizle yolda karşılaşsak belki yüzümüzü bile hatırlamayacaktık ama biz bir saatliğine birbirine bağlı güçlü bir ekip olacaktık ve olduk da…

Görmeyen gözlerle kuş sesleri içerisinde parkta dolaştınız mı, İstiklal Caddesi’ndeki tramvaya Tünel den binip Nevizade’den gelen musiki seslerini dinleyerek geçmiş İstiklal anılarınıza dalmışken caddenin gürültüsünün en şiddetlendiği noktada işte geldik düşüncesi sizi tekli koltuğunuzdan zıplattı mı hiç ? Dalga ve martı seslerinin birbirine karıştığı göremeyenler özel teknesinde hafif bir Bob Marley şarkısı dinlemenin ruhumu dinlendirdiğini söylesem ve gezinin sonunda yolculuk arkadaşımla içtiğimiz kahvenin gerçekten kırk yıl hatırı olduğuna içtenlikle inandığımı söylesem, ne dersiniz gündelik hayatınızda yolda yürürken, karşıdan karşıya geçerken, acele ile gideceğiniz yere yetişmeye çalışırken aklınıza gelir mi acaba; sarı renkli, üstü kabartılı özel yürüme alanlarının göremeyen gözler için ne kadar hayati olduğu…

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir