ThınkTalk’ta “Cesaret”i konuştuk!

ThinkTalk buluşmalarımızın ikincisinde Prof. Dr. İbrahim Sani Mert’le “Cesaret”i konuştuk.

Adnan Ceylan Vision Kahve Atölyesi’nde hoş kokular eşliğinde; Cesur kime denir? Cesaret nedir? Cahil cesareti diye bir şey var mı? Medeni cesaret iyi bir şey mi? sorularının yanıtlarını aradık.

Meğer “Cesaret Her Şeyin Ön Şartı” imiş…. “Aslında cesaret diye bir şey yok”muş… Kaslar nasıl çalışarak geliştiriliyorsa, “Cesaret” de öyle geliştirilebilir miş… Sokrates bile “Ben bu işin içinden pek çıkamadım” demiş.

Sokrates’ten Atatürk’e, kutsal kitaplardan yaşanmış öykülere uzanan bu harika söyleşinden notlar çıkardık.

“…Bomba imha uzmanları, paraşütle atlayanlar üzerinde yapılmış araştırmalar var. Mesela beşinci atlayıştan sonra korku azalıyor. Demek ki tecrübe edindikçe korku azalıyor.”

“…Cesaret, doğru olanı yapmaktır. Doğru olanı korkarak yaparsınız, korkmadan yaparsınız. Sonuçta cesaret eylemdir. Bu eylemin sonunda kutsal, asil, faydalı, değer yaratan bir sonuca varmanız lazım.

Roosevelt’in çok güzel bir sözü var: “Alçaktakiler, düşmekten korkmaz” der.

Cesur davranışın en önemli öncülü kaybedecek bir şeyi olmasıdır.

Bir defa bilgi olacak, bilmeden gösterilen cesaret cesaret değildir. Ortamın içine girmek değil, sonuçtur. Çoğu kimse kendini cesur addeder, o ortamda bulunduğu için. O ortamda bulunmak mesele değildir, o ortamda bulunup bir şeyleri riske atmak meseledir.

Cennet niye annelerin ayağı altında, çünkü kendilerini adarlar. Aslında cennet adanmışların ayağı altındadır. Adanmışlığın özünde cesaret vardır. Riske atmak, kendini vermek. Yanan bir araca herkes bakar, bir kişi kendini ortaya atar, araçtakileri kurtarır. Niye yaptın derler. Bunu yapmam gerekiyordu, doğru olan buydu der. Vicdanın, içinde bir sesin fısıldadığını söyler. Bunun altında değerler vardır. Cesaret bir erdemdir. Ama cesareti diğer erdemlerden; dürüstlük, doğruluk gibi, ayıran en önemli özellik cesaret onların ön şartıdır. Cesaret onları koruyan bir melek gibidir. Cesur olmasanız dürüst olur musunuz?

CESARETİN OLMAMASI DURUMUNDA KORKAKLIĞIN İLK DOĞURACAĞI ŞEY, YALANDIR.

Bir lider, bir yönetici, bir arkadaş cesareti yoksa yeri geldiği zaman korktuğu için sizi yarı yolda bırakır, korktuğu için adaletli davranmaz. Adaletin temelinde cesaret vardır.

Cesaret nedir? Doğru olanı yapmaktır. Riske girerek yapmaktır. Sonuç ahlaki, sonuç değerli olacak. Sonuç kutsal olacak. Bu kutsallık siz neye atfederseniz, tanrıya inanırsınız, Müslümansınızdır veya ateistsinizdir ama değer odaklısınızdır. Doğrularınızı nereden alıyorsanız o doğru haricinde sizi doğru olanı yapmaktan alı koyan korkudur. Bir şeyden veya bir kimseden korkudur. Kaybetme korkusu vardır. Aman işimden olmayayım!

Mevlana’nın çok güzel bir sözü var; Su ateşe galiptir ama suyu kaba koyup ateşi de altında yakarsanız onu buharlaştırıp bitirir. İşte korku ile cesaret arasındaki ilişki budur.

ATATÜRK HİÇ BİR ŞEYDEN KORKMAZDI

İnönü’ye soruyorlar: Atatürk’ün en büyük özelliği neydi diyorlar?

Hiç bir şeyden korkmazdı diyor.

**

Çanakkale Savaşı’ndan bir örnek. Atatürk’ün meşhur sözüdür; Savaşta yağan mermi yağmuru korkanları korkmayanlardan daha çok ıslatır.

Atatürk o sözü nasıl söylüyor, o sözü oturarak söylemiyor ki?

Cephede askerlerine “Niye taarruz etmiyorsunuz?” diyor.

Askerler “Komutanım görmüyor musunuz mermi yağmuru var” diyorlar.

Askerlerin siperden başını çıkartamadığı yerde, Atatürk siperden çıkıp ayakta dimdik dolaşıyor.

“Gördünüz mü diyor, savaşta yağan mermi yağmuru korkanları korkmayanlardan daha çok ıslatır.”

Bunun üzerine Mehmetçik Allah Allah diye hücuma geçiyor.

Mitolojik bir olay değil, gerçektir bu.

Atatürk, Trablusgarp’ta kaç kere yaralanıyor. Niye? En ön cephede çünkü. Bu sadece Atatürk’e özgü değildir, Rommel’e de özgüdür. Hannibal’e de özgüdür, İskender’e de özgüdür

 

Sokrates’in çok güzel bir sözü var: “Sınanmamış yaşam, yaşanmaya değmez” der.

Sınanmak için gidip savaşlara katılmaya gerek yok. Aslında sabah kalkarız akşam yatana kadar bizim yaşamdaki cesaretimiz sınanır. Ne derece kendimiz olabiliyoruz. Ne derece doğru olabiliyoruz ne derece değer katabiliyoruz.

CESARET HER ŞEYİN ÖN ŞARTIDIR

Kendimizle yüzleşmek, doğru olanı yapmak basit değildir.

Cesaret her şeyin ön şartıdır. Cesaretimiz yoksa doğruyu söyleyemeyiz. Cesaretimiz yoksa hoşgörülü olamayız.

Liderliğin en önemli özelliklerinden biri asalet, asaletin en büyük göstergesi cömertliktir. “Lord” ekmek veren demektir. Bizim kültürümüzde vardır, “ağa önce marabasını doyurur”. Temelinde ne vardır, cömertlik, kendinden verme. Cömertlikte en önemli bileşenlerden biri budur.

Cahil cesareti cesaret değildir, bilgisiz cesaret cesaret değildir. Ustalıktan kaynaklanan, olaya hakim olmadan kaynaklanan cesaret cesaret değildir. Alternatifsiz olduğumuz, tek yapmamız gereken seçenek o olduğu için onu yapıyorsak o da cesaret değildir.

Cesaret bir kere seçimdir. Seçmeden göstermiş olduğumuz gerçek cesaret davranışı değildir.

 

ASLINDA CESARET DİYE BİR ŞEY YOK!

Eğer siz doğru olanı yapıyorsanız, korkmuyorsanız, doğru olan oysa cesaret diye bir şey yok. Bakın cesaret keşfedilmiş bir duygu erdem düşünce. Şimdi ben bunu ilk kez söylüyorum. On sene önce falan cesaretin olmadığına inandım ben. Biz doğru olanı yapmadığımız korktuğumuz için cesarete ihtiyacımız var. Doğru olanı yapıyorsanız cesarete ihtiyacınız yok. Doğru olan çok net. Cesur davranış gösterenlere sorulduğunda olayın netliğini görüyorlar.

Kendimizi sorgulayalım. Her zaman doğru olanı söyleyebiliyor muyuz? Niye söyleyemiyoruz. Korkuyoruz. Neyden işimizi kaybetmekten, işimizi kaybetmekten neden korkuyoruz, konfor alanımızı kaybetmekten.

**

Her gün cep telefonlarımızdan yüzlerce merhamet ve değerler üzerine mesajlar alıyoruz. Cep telefonu çıktıktan sonra Türk toplumunun müthiş bir değer sıçraması yapması lazım değil mi? Öyle bir şey var mı? Yüzeysel yaşıyoruz. İletişimimizde yüzeysel.

**

KAS NASIL ÇALIŞARAK GELİŞTİRİLİYORSA, CESARET DE ÖYLE GELİŞTİRİLİR

Korkunun doğurduğu ilk şey yalandır. Yalanın ardından korkaklık vardır. Her türlü ister küçük yalan olsun, ister büyük yalan korkaklık vardır. Cesaret psikolojik bir kasa benzetilir. Cesaret geliştirilir. Cesaret doğuştandır. Kesinlikle psikolojik bir kastır, kas nasıl çalışarak geliştiriliyorsa, cesaret de öyle geliştirilir.

Korku bir emaredir. Cesur eylemin başlama zamanı olduğunu gösterir. Trafikteki ışıklar gibi, ışığı görünce motoru kapatıp iniyor muyuz? Korkuyu bir emare olarak kabul etmeli. Niye korkuyorum diyerek korkunun temeline inmemiz lazım.

**

Eskiden cesaret demokrasi ile aynı anlamda kullanılıyormuş. Cesaretini kaybedersen kendi kendini yönetemezsin, birileri seni yönetir. Bir insan cesur değilse kendi olamaz. Kendi olamadan ölen insanlar vardır. Kendi olamadan yaşlanan insanlar vardır, kendin olmak o kadar kolay değil, herkes bastırmaya çalışıyor. Özümüzde de var, çocuk parkına bakın, ego patlaması var. Herke birbirini bastırıp kontrol alanını geliştirmeye çalışıyor.

**

Bizim en büyük mücadele edeceğimiz şey nefsimiz. Nefsimiz kaybetmekten korkuyor, parayı, konforu. Cesaret biraz ona da dayanıyor. Biz bu eylemi niçin yapıyoruz. Özverimiz var mı? Bir şeyler kaybedecek miyiz, niçin, amaç amaç amaç. Dinde buna niyet, dersiniz, işletmelerde vizyon, misyon, niyet dersiniz. Bir ceylanın aslandan kaçmaması cesaret midir? Varoluş onun misyonu, onu gerektirir. Kişisel misyonumuzu, değerlerimizi ortaya net olarak koymadıysak, o zaman ne doğru ne cesur, ne korkakça?

**

Herkesin kendine göre bir cesaret tanımı ve yönetimi olacak. Sokrates bile “ben bu işin içinden pek çıkamadım” demiş. Bu gizemli ve mükemmel bir şey. Kendisi savaşlarda en önde olan bir kişilik.

Her gün sınanıyoruz, bunun büyüğü küçüğü yok. Dürüst olan savaşta da cesur oluyor, sosyal ortamda da. Medeni cesareti olan orada da davranıyor. Dürüst bir şekilde arkadaşınıza düşüncenizi söyleyemiyorsanız, amirinize yöneticinize bu yanlış diyemiyorsanız, yarın bir gün savaşa da katılsanız orada da aynı şeyi yaparsınız.

SABİHA GÖKÇEN’İN ANISI

Atatürk’ün manevi kızı, ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen ile TRT katıldığı bir program öncesinde sohbet etme fırsatı yakaladığını anlatan İbrahim Sani Mert, Sabiha Gökçen’in kendilerine anlattığı bir anıyı paylaştı ve ekledi; Cesaret yönetimiyle ilgili her şeyi unutun bunu unutmayın yeter.

“Bir gün Çankaya Köşkü’ndeyiz, Paşamızın rahatsız olduğu zamanlar. Günlerden Pazar. Baktım paşamızın keyfi yok – benim uçmamdan büyük gurur duyar, onurlanır ve morali yükselirdi- onu öyle görünce “Müsaade edersiniz paşam ben uçayım” dedim.

“Tamam dedi, hadi bakalım.”

Havameydanına gittim. Havameydan komutanı binbaşı o sırada yerinde değil. Oradakilere söyledim izin almadan kalktım. İndiğimde Binbaşı ”Benden niye izinsiz kalktın” diyerek hapse attı. Tabi hava kararıyor, Çankaya uzak, yolda kurtlar var. Atatürk endişeleniyor; “Sabiha gelmedi, başına bir şey gelmesin” diyor.

Etrafındakiler “Paşam diyorlar durum bu. İzinsiz kalktığı için binbaşı hapsetmiş.”

Atatürk, “Vah vah diyor. Kızcağız benim moralim yükselsin diye uçtu şuna bak diyor, ama ne yapalım kurala uysaymış.”

 

2 Yorum

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir